3 Aralık 2017 Pazar

ESKİ KARIM UZAYA GİDİYOR - Bahadır Cüneyt Yalçın


257 sayfa
April Yayınları
Roman

Bahadır Cüneyt Yalçın'ı ilk olarak Mütevazı Bir İntikam kitabıyla tanımıştım. Sonrasında Hep Lunapark kitabını okudum.

Yazarın esprili anlatımını seviyorum.

Bu kitabında da yine aynı üslup hakim ama durumlar biraz karışık:)

Bir kafede sahne alan komedyen Şener, pek de yüksek olmayan reytingleri yüzünden  işini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır. 

Hayatındaki olumsuzluklar bununla sınırlı değildir tabi ki:/ 

Karısı ikinci çocuklarına hamileyken bir Fransız astronota aşık olup Şener'i terk eder.

Tirineş gezegeninden mülteci olarak gelen ev arkadaşı Zvay-E de başını mafyayla belaya sokunca Şener'in olayların dışında kalması pek mümkün olmaz:)

Tabi Şener'in reddemeyeceği ilginç bir teklifle ortaya çıkan zengin bir Tirineşli'yi de unutmamak lazım:)

Bunca aksiyona bir de Nejat Uygur ve Atilla Arcan'ın hayaletleri de eklenince ortaya güzel bir absürd komedi çıkmış:)

Altı Çizilenler :

"Mevsimleri tanımlayan kokular seçmem istenseydi ütü kokusunu güz, evladımın rayihasını da bahar seçerdim."

"Bazı durumlarda kulaklarınıza doğru yayılan utanma sıcaklığını düşünün. Beşle çarpın, sonra yeri ikiye bölüp beni içine bırakın."

"Trafikte sinyal vermek ile okumak aynı şey; öğrendikten sonra bir daha yapılmıyor. Sol kolunu pencereden salmış sürücüler trafik kurallarından muaftır. Dörtlüleri yakmak, istediğim yerde zart diye durabilirim demektir."

"Ah be evladım! Bir kase Antep fıstığına baktığımda ağzını kapatamayanların sır tutmayı bilenlerden daha kalabalık olduğunu görürüm."

"Eskiden arabaların ön kısımları munis, şaşkın veya güleç ifadeler çağrıştırırdı. Artık hepsi sinsi."

"Dünyada bir baltaya sap olmanın prestiji süpürgeye sap olmanınkinden çok çünkü yok etmek temiz tutmaktan daha popüler."

"Hayatı kolaylaştırmaktan önce ele geçirme, ezme, araklama geliyor insanoğlunun aklına."

"Bu parıltılı cehalet ortamında Dostoyevski'nin Budala romanının nasıl olup da hiçbir yayıncı tarafından 'Salak' yahut 'Moron' diye çevrilip basılmadığına yeniden şaşırıyorum."

Kitap Tanıtımından:

“Gazoz şişesinde yukarı yukarı aceleyle yüzen baloncukların bizim bilmediğimiz bir şey bildiğine inanıyorum.”

Uzaydan gelen varlıkların istiladan başka bir amacı olabilir mi?
Mülteci mi, dünyayı anlayamayan insan mı daha yabancıdır?
Bir ampulü değiştirmek için kaç kişi gerekir?
Parmak çocuk nasıl oynar düğünlerde?

Şener devrik bir komedyen. Eski karısı Hale ikinci çocuklarına hamileyken Fransız bir astronota âşık olmuş. Tirineş gezegeninden gelen, ev arkadaşı Zvay-E’nin başı belada. Rögar kapağı açık, paslı bıçak pusuda. Tam bu sırada, çok zengin bir kabzımal sürpriz teklifiyle çıkageliyor.

Nejat Uygur ile Atilla Arcan’ın huysuz ve tatlı hayaletleri, en güzel espri Ece Güneş, dijital dost Micus, dağcı Zeynep, Madagaskar tavuğu… İşte gidiyoruz.

“Çadırımın üstü gümüş vitray. Züğürdüm, bir hırka, bir kaykay.
Çadırımın üstü krom karamel. Öpmeden giderim, sen düşüme gel.”

Bahadır Cüneyt Yalçın yine zekâ ve mizah dolu bir romanla yeniden huzurlarınızda. Her cümlesi havai fişek, her sayfası icat kıyamet.

“Sizin olmayan bir şeyi sevdiniz mi hiç? Ne güzeldir o sevmek.”


4 yorum: